Öncelikle "Malpraktis" tanımı ile başlayalım. TDK'ye göre malpraktis, “özen göstermeksizin veya yanlış uygulanan tedavi sonucunda ortaya çıkan, görevi kötüye kullanma anlamına gelen hukuki durum” olarak nitelendirilmiştir. Türk Tabipler Birliği Meslek Etiği Kurallarının 13. Maddesinde ise “özen göstermeksizin veya yanlış uygulanan tedavi sonucunda ortaya çıkan, görevi kötüye kullanma anlamına gelen hukuki durum” olarak düzenlenmiştir. Malpraktis açısından hasta sadece Anayasa ve Türk Kanunları ile değili Lisbon Bildirgesi gibi birçok ulusal antlaşma ve sözleşmelerle korunmakta olup bu husus evrensel bir yapıda yer almaktadır.
Burada bir hususa dikkat etmek gerekir ki her türlü yanlış uygulama malpraktis olarak değerlendirilmemelidir. Hekimin ortalama bir meslektaşının göstereceği kadar özenli davranması ve aldığı eğitimin standartlarına uygun olarak ettiği müdahaleler sonucu ortaya çıkan sorunlar malpraktis olarak değerlendirilmemelidir.
Unutulmamalıdır ki hekimlik mesleğinin doğası gereği her zaman müdahale edilen taraf için büyük veya küçük kabullenilmiş bir risk bulunmaktadır. Eğer bu şartlar altında hekimin hatalı uygulaması, yani malpraktisten bahsedecek isek ortada tıp biliminin kurallarına veya meslek etiği kurallarına aykırı olarak, kusurlu bir biçimde edilmiş bir müdahale olması gerekmektedir.
Dünya Tabipler Birliği’nin 1992 yılında yapılan 44. Genel Kurulu’nda kabul edilen bildirgesine göre; Tıbbi Malpraktis ( hatalı Tıbbi Uygulama) “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile olusşan zarar” sşeklinde tanımlanmış, malpraktisin tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen ve hekimin hatası olmayan durumlardan (komplikasyonlar) ayırt edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Komplikasyonlardan hekimin sorumlu tutulamayacağını akıldan çıkarmamakla birlikte hatalı tıbbi müdahaleler sonucunda hekimin karşılaşacağı dava çeşitlerini inceleyecek olursak karşımıza 2 tür dava çıkacaktır. Bunlardan birisi bu zarardan doğan maddi veya manevi tazminat davası, eğer hatalı müdahale cezai anlamda TCK'ye göre suç teşkil ediyor ise açılan ceza davalarıdır.
HASTA İLE HEKİMİN ARASINDAKİ İLİŞKİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ NEDİR?
Bu değerlendirmeyi yapmadan önce öncelikle hekimin hizmet verdiği kurum veya kuruluşun tespitini iyi yapmak gerekir. Çünkü bu ilişkinin hukuki niteliği hekimin bağlantılı olduğu kuruma göre değişiklik göstermektedir. Bunları teker teker inceleyeceğiz fakat genel görüş hasta ile hekimin arasındaki doğrudan ilişkinin "Vekalet Sözleşmesi" olduğunu kabul etmektedir. Aynı şekilde Yargıtay'ın da görüşü bu şekildedir.
Her ne kadar bu görüş kabul edilse de hastanın direkt olarak hastaneye başvurması durumunda ilişkinin hukuki niteliği değişmektedir. Başvurulacak bu hastane özel veya kamu kurumu olabilir. İki durumu da farklı değerlendirmemiz gerekecektir.
Başvurulan Hastane Özel Kurum İse; Hastanın tedaviye alınması ile birlikte özel hastane ile hasta arasında kurulan ilişkiye "Hasta Kabul Sözleşmesi" olarak nitelendirilmektedir. Buradaki fark şudur; hekim hastanın tedavisini kendi adına değil hastane adına üstlenmektedir. Bu sebeple ortaya çıkan hukuki ilişki "Hasta Kabul Sözleşmesi", hekimin hukuki konumu ise "Yardımcı Kişi" olarak nitelendirilecektir.
Başvurulan Hastane Devlet Kurumu İse; Bu durumda hastanın tedavisini kamu adına üstlenen hekim ile hasta arasında doğrudan bir sözleşme ilişkisi kurulmuş olmamakla birlikte hasta ile hastane arasında da doğrudan bir sözleşme ilişkisi bulunmayacaktır. Bu durumda hasta yönünden bakıldığında "Kamu Hizmetinden Yararlanma" söz konusu olduğu için Anayasa'nın
129/5. maddesi gereği herhangi bir hatalı tıbbi uygulamada davanın karşı tarafı direkt olarak hekim veya sağlık personeli değil, ilgili kamu kuruluşu olacaktır.
DİKKAT
* Plastik Cerrahi, Estetik Diş Hekimliği gibi estetik açıdan tedavi amaçlanan uygulama alanlarında kurulmuş olan sözleşmenin türü "Eser Sözleşmesi" olacaktır ve TBK.470 hükümleri uygulanacaktır.
MALPRAKTİS SONUCU CEZAİ SORUMLULUK
Malpraktis işleniş biçimine göre taksirle veya kast ile ortaya çıkmış olabilir. Kast ile ortaya çıktıysa olası kast ile doğrudan kast arasında bir ayrım yapmak gerekecektir. Tıbbi hatalı uygulama ihmali davranış sonucu da ortaya çıkmış olabilir. Burada hastasına acil müdahale etmesi gerekirken müdahale etmekten kaçınarak hastaya zarar veren bir hekimden örnek verirsek kendisi öldürmenin veya yaralamanın ihmali davranışla işlenmesinden sorumlu olacak ve yargılanacaktır.
Eğer yukarıda bahsetmiş olduğum özen yükümlülüğüne aykırılıktan ve gerekli önemin gösterilmemiş olmasından dolayı bir durum ortaya çıkarsa burada malpraktisin taksirle ortaya çıktığından söz etmemiz gerekecektir.
*Her hakkı saklıdır. Bu yazı içeriğinde yer alan bilgiler, ayberkdogan.com'a atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Atıf yapmadan, kısmen veya tamamen alıntı yapılması halinde ilgililer hakkında hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.
Opmerkingen